12 Ocak 2017 Perşembe

A. S. Byatt - Ragnarök: Tanrıların Alacakaranlığı


     İlk gerçek kitap incelemesi yazımla karşınızdayım!

     Kitabın orijinal adı Ragnarök: The End of the Gods, daha önce Booker ödülünü de kazanan A. S. Byatt tarafından yazılmış. Daha önce Byatt'ın Oyun adlı bir kitabını okumuş ve pek beğenmemiştim. Dili bana soğuk ve birazcık da zorlama gelmişti açıkçası, akademik dilin bir romana uygulanmış hali gibiydi. Aldığı övgü ve ödüllere rağmen bir daha Byatt okumayı da düşünmemiştim Oyun'u (orijinali The Game) bitirdiğimde. Yine de Ragnarök'e bir şans vermeye karar verdim, çünkü bu kitabın yapısı klasik bir romandan daha farklı. İskandinav mitolojisi, II. Dünya Savaşı döneminde İngiltere'nin taşrasında yaşayan bir kız çocuğun, kitapta bahsedilen şekliyle "çelimsiz çocuğun" hayal gücü yoluyla anlatılıyor. İlk kitapta beni çok rahatsız eden soğuk anlatım bu kitapta daha az göze çarpıyor, hatta kimi yerlerde klasik bir mitoloji derlemesi havası verdiğini söyleyebilirim. Yine de kitabın tür olarak arada kalmasına sebep olmuş diyebilirim. Çelimsiz çocuğun hayatının anlatıldığı bir roman olmasını bekliyorsunuz; fakat çocuğun hayatına çok az değiniliyor ve onun kurgusundaki karakterlerin hiçbiri somutlaştırılmıyor. Çocuğun psikolojik değişimi bile çok yüzeysel şekilde aktarılmış. Diğer yandan kitap gerçek anlamda bir derleme ya da başvuru kaynağı olmadığı için mitoloji hakkında bilgi verme konusunda da yüzeysel kalıyor. Bir bakıma kurgu ve kurgu-dışı kategorileri arasında sıkışmış kalmış. Doğal olarak kendinizi kaptıramıyorsunuz kitaba.

     Diğer bir sorun ise çeviri. Burada direkt çevirmenle alakalı bir sıkıntı olduğunu zannetmiyorum, onun yerine yazarın cümle yapısının çevrilince daha boğucu bir hal aldığını söyleyebilirim. Uzun uzun sayıp dökmeye dayalı cümleleri Türkçenin yapısına ters bulmuşumdur hep, çünkü yüklem sonda kaldığı için son kelimeye kadar sıralananlar bir anlam ifade etmeyebiliyor. Bu tarz cümlelerde kimi zaman başa dönüp anlamı zihnimde netleştirmek zorunda kalıyorum. Ne yazık ki -özellikle de doğa betimlemelerinde- bu tür cümleler çok fazla kullanılmıştı. Dozunda yapılsa hoş olabilir aslında. Belki de kitabı İngilizce orijinalinden okusam daha keyifli olacaktı.

     Sonuç olarak, yazarın başarısından ya da Ursula LeGuin'in kapağa eklenmiş alıntısından etkilenip kitabı almadan önce bir düşünün derim. Benim gibi daha önce kuzey mitolojisi hakkında kayda değer bir bilgisi olmayanlar için bilgi verici yanıyla güzel bir kitap, ama bu konuda daha önce okumuş bir insan için sıkıcı olabilir. Bu arada itiraf etmem gerekir ki iki kitabını da okumamın öncesinde A. S. Byatt'a karşı bir ön yargım vardı çünkü Harry Potter'a karşı sertçe yazılmış bir eleştirisini okumuştum - okumak isterseniz buradan söz konusu yazıya ulaşabilirsiniz. Bu açıdan bakınca A. S. Byatt'ın kitabını övenin Ursula LeGuin olması ilginç geliyor bana. Ursula LeGuin'i eleştirmek istemiyorum kesinlikle, o fantastik edebiyatın en büyük ve en saygın isimlerinden biri ve sadece yazarlığını değil, yayınevlerine ve edebiyat dünyasına karşı aldığı tavrı da beğendim bir insan. Ne var ki o da Harry Potter'ı daha önce sertçe eleştirmişti. Tabii onun eleştirisi kendi kitabından "esinlenme" durumu nedeniyle çok daha mantıklı sebeplere dayanıyordu, fakat onun da Byatt'ın da bu tür eserleri edebi anlamda basit ve değersiz bulduklarını düşünüyorum. Edebiyatı ciddiyetten ibaret gören bir bakış açısı beni yoruyor. Bir eserin kıymeti, akıcılığı ve verdiği keyifle ters orantılı olmamalı. Tabii ki burada çerez kitapların baş tacı edilmesi gerektiğini söylemiyorum, ama bu uğurda Harry Potter'ı kaçış edebiyatı diyerek eleştirmek pek de hoş olmuyor. Bu demek değil ki edebiyatın ağır isimleri tarafından takdir görürken kitleleri eğlendiren bir eser yazmak mümkün değil: en büyük örnek Patrick Rothfuss'un The Kingkiller Chronicle serisi. Bence o bu ikisini mükemmel şekilde dengeleyebilen az sayıdaki isimlerden biri (tabii onun kitaplarının da eleştirilecek yanları var, fakat bu konudaki yeteneğini takdir etmemek imkansız). Kingkiller Chronicle'a da Ursula LeGuin'in kapaktaki değerlendirmesini görerek başlamıştım.

     Bu yazıyı fazla uzattım sanırım.

     Herkese iyi okumalar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder