30 Haziran 2021 Çarşamba

y: the last man

dünyanın en sevimsiz protagonistiyle tanışmak ister misiniz?

işte karşınızda yorick brown, y kromozomu taşıyan bütün memelileri öldüren bir felaketin ardından hayatta kalan tek erkek insan!


(blogger'ın böyle takıntıları var mı bilmiyorum ama pornografik içerik barındırmamak adına resmi sansürledim :P)

bu "gendercide" olayı tam da yorick avustralya'daki sevgilisi beth'e telefon üzerinden evlenme teklif ederken yaşanıyor. bir anda dünyanın her bir yanında erkekler nalları dikiyor. sonuç: kaos. düşen uçaklar, kadın üyelerin azlığı nedeniyle bir anda yok olan hükümetler, ceset yığınları, nesli tükenen hayvanlar, aksayan altyapı çalışmaları, bunların ardından bir şekilde hayatta kalmaya çalışan insanlar. ve bu koca bir seri boyunca biz yorick'in siyahi bir amerikan ajanı ve lezbiyen bir bilim kadınıyla birlikte avustralya'ya yola çıkışını ve sevgilisini arama macerasını okuyoruz.

bu seriye brian k. vaughan'ın adına güvenerek başladım. pandemi'nin başında saga'yı okumuş ve hayran kalmıştım. aile ve insan ilişkileri hakkındaki gözlemleri, karakterizasyon becerisi, bu karakterlerle en ilginç çatışma ve sahneleri oluşturabilmesiyle beni etkileyen bir yazar. saga'yı bana öneren kişi y: the last man'i daha çok beğendiği için umutluydum da. ama dürüst olmam gerekirse tırt bir deneyimdi :( ara ara vaughan'ın parıltılarını yakalayabilsem de (özellikle ajan ve bilim kadını karakterleri ve hikayenin heyecan verici dönemeçlerinde bunu hissettim) eserin kalanı beni tatmin etmedi pek. eski olmasının, o dönemden bu yana cinsiyet hakkında pek çok yeni tartışma dönmüş olmasının da bunda payı büyük. arkadaki dünyanın işleyişiyle ilgili ciddi sorunlar vardı. anlatı içinde heyecan yaratma uğruna hikaye anlatımı tricklerine çok başvurulmuş, doğallık hissini çabucak kaybediyorsunuz. saga'da hissettiğim "bu karakter kesinlikle bu durumda böyle davranırdı, ve bu sahne kesinlikle yaşanabilirdi" hissine kapılamadım y: the last man'i okurken. yine de başladığım için bitirmek istedim.

serinin görsel stili bana hitap etmemekle birlikte oldukça temiz ve tutarlı bir görünüme sahip. ara ara tam sayfa kurukalem illustrasyonları da eklenmiş. bazılarında kırmızı ve sarı kullanımını çok yoğun ve göze batacak derecede çirkin bulsam da birkaçı çok hoşuma gitti. sevdiklerimden birini aşağıya bırakıyorum.




bittiği için mutluyum. yeni çizgi romanlara yelken açalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder