merhaba!
bugün beklemediğim kadar önemli bir güne dönüştü benim için. bir şeylerin içimde dönüştüğünü hissediyorum. tam bu tarihte hız treninin yukarı çıkan kısmı başlamış gibiyim. böyle hissettiğim bir anda geriye bakmak, acayipliklerle dolu son yılı değerlendirmek istedim. bu süre zarfında blogumu bir iç dökme mekanı gibi kullandığım için geriye bakışımı buradaki yazılarımı da okuyarak yapmak mantıklı geldi. kendime bir hatırlatma olsun diye de bu yazıyı burada tutacağım.
yarın aşı oluyorum (sebebini anlamadığım bir şekilde şu an aşı olabilen gruptayım?). yıllardır (evet, artık yıl-lar oldu!) bu anı bekliyordum. o geçen süre içerisinde kimi zaman her sabah aşı haberlerini aradım, her gün vaka sayılarını kontrol ettim. bir daha asla mutlu olamayacakmış gibi hissedip ağladım. ailemle tartıştım, memnuniyetsizlik duydum, yakındım, arkadaşlarıma ağladım. ex'imi stalklayıp kendimi üzdüm. yediklerimi tükürüp sağlıksız kilolara indim, yastığımdan dökülen saçlarımı topladım. boşa vakit harcadım, twitterda doomscrolling yaparak saatlerimi yedim. taştığımı, son damla sınırına eriştiğimi hissettim. "yeter artık" denilecek o nokta. insanlara sinirlendim, acılarına karşı merhametimin ve iyi dileklerimin tükendiğini duyumsadım. önceden olmayı istemeyeceğim kadar kötü biri olmak istedim.
başka neler oldu peki? ailemle öncede incelip kopma kıyısına gelmiş bağlarımı onardım. aramızda hakiki, düzgün, güven dolu ilişkiler oluşmaya başladı. yıllar sonra ilk kez okul dışında güvenli bir yerim, bir evim oldu. yıllardır görmediğim arkadaşlarımla tekrar iletişim kurmaya başladım. beni unuttuğunu sandığım insanlar bana ulaştı, destek oldu. halihazırda yakın olduğum arkadaşlarımı daha yakından tanıdım, onlara vakit ayırmayı öğrendim. pandemi olmasa asla karşılaşamayacağım yeni harika insanlarla tanıştım, hayatımda çok olumlu izler bıraktılar. burs başvurularımı yaptım. özgüvenimi yeniden kazanmamı sağlayacak minik başarılar elde ettim. bütün bunlar bana eksikliğini çektiğim en önemli şeyi geri verdi: güven.
ve şimdi, şu anda, geriye dönüp baktığımda, pandemi öncesinde sahip olduğum, gözümde büyüttüğüm o hayatı geri istemediğimi, şu anda elimde olan hayatla onu değiştirmek zorunda kalsam üzüleceğimi görebiliyorum. ilk başta "felaket" olarak gördüğüm bu olaylar yaşanmadan hayatımın izlemiş olabileceği o alternatif yolu istemiyorum. paralel evrende bunları yaşamamış olan insan olmayı istemiyorum. hayatımın, dünyanın bu versiyonuyla barıştım. evet, yarı distopik, kim bilir başka hangi felaketlerin bizi bulacağı bir dünya bu. belki asla tatmin etmeyecek. belki asla iyiye gitmeyecek. belki asla kendi etik değerlerimle, dünyanın var oluş biçimiyle, çarpıklığını duyumsadığım ve isyan etmek istediğim şeylerle barışamayacağım.
ama yine de bu hayatı kabul edebiliyorum.
tekrar denemeyi göze alabiliyorum.
ve bu yüzden çok mutluyum.
bu da kendime bir hatırlatma olsun. bu da geçti. bundan sonrakiler de geçecek. yanlış şeylere tüm gücünle tutunmaya çalışıp kendine zarar verme bir daha. olan bitene kızdın diye öfkeni içine yöneltme. seni sevenlere de yöneltme. hepsi geçecek. her şey geçici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder