dark night,
street lights,
we were walking - your hand in mine
as we kissed:
my heart burst open
giving birth to a thousand fireflies.
they became
a thousand moments between you and me
a thousand touches that left shiny marks on my skin
a thousand words to build small nests in my mind, digging deep
claiming every little hole in my worn out soul
a thousand - it's just a number
vast, but finite
bu kadar cringey şeyler yazdığım için üzgünüm :D nedense kalbimden çıkan ateş böcekleri imgesi gözümde canlandı ve bunu söze dökmeye ihtiyaç duyduğumu hissettim. şiir yazan biri değilim, ingilizce yazmak (akademik makaleler dışında) alışık olduğum bir şey değil. fakat bu sahne aklımda bu şekli aldı. kötü bir forma bile olsa kendimi ifade etmek beni rahatlatıyor, bir şeylerin içimde birikmesini engelliyor.
her ne kadar kendime itiraf etmekte zorlansam da bazı duygularımın etkisi altındayım şu anda. güçlü bir etki ve geçmiyor. normal hayata dönememeyi kötü hissetmek için bir bahane olarak kullanmak istemiyorum. her gün farklı ve beni mutlu edecek bir şeyler yapıyorum, ama bazı anılar zihnime yuvalanmış durumda, yok edemiyorum. onlar yokmuş, hiç yaşanmamış gibi davranmaya çalışıyorum (her ne kadar sağlıklı olmadığını bilsem de) ama işe yaramıyor.
öte yandan bunları tamamen hatırlamama ve duygularıma kapılmama izin verirsem bununla nasıl baş ederim bilmiyorum. bu ihtimalde görebildiğim tek şey depresyon ve üzüntü. kendimi tamamen buna teslim edemem.
okulu ve insanları çok özledim. o dinamizmi, her gün bir şeyler yaşanacağını bilmeyi... şu anda bir sürü yeni deneyim yaşıyorum, ama hepsi bir vakumun içerisinde gerçekleşiyormuş gibi hissettiriyor insanlarla somut bir temasım olmayınca. böyle hissedince de bana sağlanan imkanların ve yaşadığı güzel anların değerini bilmiyormuşum gibi geliyor.
neyse, yine buraya duygularımı döktüm :p hadi hayırlısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder